İstanbul Gelişim Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Sosyal Hizmet Bölümü ve Toplumsal Sorumluluk ve Uygulama Araştırma Merkezi iş birliğinde düzenlenen “Göç ve Sosyal Hizmet: Türkiye ve Almanya Örnekleri” başlıklı etkinlik, 13 Kasım 2025 tarihinde gerçekleştirildi. Programın moderatörlüğünü
Dr. Öğretim Üyesi Yonca Güneş YÜCEL üstlendi. Etkinlik, Türkiye ve Almanya’da göç alanındaki sosyal hizmet uygulamalarını, kesişimsel ayrımcılığı, kırılganlık hiyerarşisini ve entegrasyon süreçlerini disiplinlerarası bir bakış açısıyla ele aldı. Açılışta, programın gerçekleşmesine sunduğu destek için Sosyal Hizmet Bölüm Başkanı
Prof. Dr. İsmet Galip YOLCUOĞLU’na teşekkür edildi. Etkinliğin çerçevesini, Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu’nun Demokrasi ve İnsan Hakları Avrupa Aracı desteğiyle, Hollanda Helsinki Komitesi ortaklığında, Eşit Haklar İçin İzleme Derneği tarafından yürütülen “Türkiye’de Göçmen Hakları Konusunda Ayrımcılık Karşıtı Yasaların ve İnsan Hakları Koruma Mekanizmalarının Değerlendirilmesi” başlıklı araştırmanın bulguları oluşturdu. Altı şehirde göçmenlerle çalışan otuz üç sosyal hizmet profesyoneliyle yapılan derinlemesine görüşmelere dayanan çalışma, özellikle kadınlar, çocuklar, engelliler, yaşlılar ve Dom-Abdal gibi yerel topluluklara mensup gruplarda ortaya çıkan kesişen ayrımcılık biçimlerini görünür kılmaktadır. Programın ilk konuşmacısı
Arş. Gör. Gökçe CEYLAN (Maltepe Üniversitesi), “Göç, Kesişimsellik, Ayrımcılık, Kırılganlık ve Sosyal Hizmet” başlıklı sunumunda söz konusu araştırmaya dayanarak göçün gündelik ve kurumsal düzeyde ortaya çıkardığı ayrımcılık biçimlerini kesişimsellik perspektifinden tartıştı. Ceylan, yasal statü, uyruk, cinsiyet ve yaş gibi faktörlerin hizmetlere erişimi belirlediğini; düzensiz göçmenlerin barınma, sosyal yardım ve çalışma alanlarında “belirsizlik rejimi” içinde sıkıştığını vurguladı. Çocuk işçiliği, toplumsal cinsiyete dayalı şiddet ve kurumsal ayrımcılığın özellikle Suriyeli, Afgan ve Afrikalı göçmenler açısından çarpıcı biçimde ortaya çıktığını; kadın göçmenlerin ise hem ücretli emek piyasasında hem de bakım emeğinde çok katmanlı kırılganlıklara maruz kaldığını belirtti. Ceylan’ın sunumu, sahadan aktarılan örnekler eşliğinde kırılganlık hiyerarşisinin kurumlar tarafından nasıl yeniden üretildiğini gözler önüne serdi.
İkinci konuşmacı
Doç. Dr. Hande ALBAYRAK (Kocaeli Üniversitesi), “Göçmenlerin Sosyal Hizmetlere Erişimi” başlıklı sunumunda araştırmanın bulgularından hareketle Türkiye’de göçmenlerin sosyal hizmetlere erişiminde karşılaşılan yapısal ve kurumsal engellere odaklandı. Albayrak, hizmet sunumunun parçalı ve dağınık yapısının göçmenlerin doğru kurumlara yönlendirilmesini zorlaştırdığını; sağlık, eğitim ve sosyal yardım alanlarında “dosya dolaşımı” olarak özetlenebilecek bir işleyişin göçmenleri yoran ve dışlayıcı bir etki yarattığını ifade etti. Mevzuattaki belirsizlikler nedeniyle sosyal hizmet uzmanlarının karar alma süreçlerinde güçlük yaşadığını belirten Albayrak, özellikle kayıt dışı çalışan göçmenlerin sosyal hizmet mekanizmalarına erişiminin neredeyse tamamen kesildiğini vurguladı. Sunum, göçmenlerin güçlenebilmesi için bütüncül, insan hakları temelli ve kültürlerarası duyarlılığa sahip bir hizmet mimarisine duyulan gereksinimin altını çizdi.
Etkinliğin üçüncü konuşmacısı
Dr. Öğr. Üyesi Emrah TÜNCER (İstanbul Gelişim Üniversitesi), “Göç ve Eşik: Kalmanın, Geçmenin ve Yerleşmenin Antropolojisi” başlıklı sunumunda göçü mekânsal deneyim, aidiyet ve eşik kavramları üzerinden ele aldı. Tüncer, göçün yalnızca fiziksel bir yer değiştirme süreci olmadığını; bireyin mekânla kurduğu varoluşsal ilişkiyi dönüştüren bir eşik deneyimi olduğunu ifade etti. Göçmenlerin yeni bir ülkede çoğu zaman geçici, askıda ve belirsiz bir konumda hissettiklerini; “ev” duygusunun oluşmasının hem maddi hem de duygusal süreçler gerektirdiğini vurguladı. Dijital mekânların (sosyal medya platformları, iletişim grupları) göçmenler için yeni bir aidiyet ve dayanışma alanı oluşturduğunu belirten Tüncer, kentsel mekânda karşılaşma, dışlanma ve kabul süreçlerinin göçmenlerin gündelik hayatında nasıl iz bıraktığını saha araştırmalarından örneklerle aktardı.
Son konuşmacı
Doç. Dr. Anıl Al REBHOLZ (İstanbul Gelişim Üniversitesi), “Bir Toplum Tabanlı Entegrasyon Modeli: (Ludvishafen) Ludwigshafen ‘Köprü Kurma’” başlıklı sunumunda Almanya’nın Ludwigshafen kentinde yürütülen entegrasyon rehberliği programını tanıttı. Rebholz, göçmenlerin bu modelde “entegrasyon rehberi” olarak konumlandığını; kültürlerarası iletişim, haklar, yerel hizmet ağları ve kriz yönetimi gibi başlıklarda eğitim aldıklarını belirtti. Göçmenlerin hem kendi topluluklarına hem de yerel halka köprü kuran aktörler hâline gelmesinin ne tür olanaklar ve kısıtlılıklar içerdiğini etraflıca düşünmeye davet eden Rebholz, kültür ve dil aracılığına dayalı bu toplum temelli modelin göçmenlerin kent yaşamına eşit katılımını desteklediğini ve onları pasif alıcılar yerine sürecin aktif öznesi olarak güçlendirdiğini vurguladı. Bununla birlikte, entegrasyon rehberlerinin çok yönlü emek yükü, kurumlar arası koordinasyonun sınırlı olabileceği durumlar ve bu tür programların devletin üstlenmesi gereken sorumlulukların göçmenlere devredilmesi riskini de beraberinde getirebileceğine dikkat çekti. Programın aynı zamanda göçmenlerin sosyal sermaye biriktirmesine, yerel halkla önyargıların kırılmasına ve mahalle ölçeğinde güven ilişkilerinin güçlenmesine katkı sunduğunu belirten Rebholz, hem uygulamaların hem de eğitim modüllerinin Türkiye bağlamında nasıl uyarlanabileceğine ilişkin soruların önemine işaret etti. Dijital platformlarda yürütülen destek süreçleri, çokdilliliğin aracılık rolünü güçlendirmesi ve kültürlerarası arabuluculuğun sosyal hizmet literatüründeki karşılıkları gibi başlıklar da sunumun tartışma eksenini oluşturarak, modelin hem pratik hem de teorik boyutlarıyla incelenmesi gerektiğini ortaya koydu.
Soru–cevap bölümünde katılımcılar, Türkiye’de göç alanında çalışan sosyal hizmet uzmanlarının karşılaştığı güçlükler, iyi uygulama örnekleri ve Türkiye–Almanya arasında kurulabilecek bilgi ve deneyim paylaşımının olanakları üzerine sorular yönelttiler. Program, göç ve sosyal hizmet alanında çalışan akademisyenler, öğrenciler ve profesyoneller için önemli bir bilgi ve deneyim paylaşımı zemini sundu.